Son dönemde Çeşme turizmine ciddi katkı yapacağı iddiasıyla
ortaya atılan ve turizmin, otelcisinden bakkalına kadar ilgili tüm taraflarının
ağzına sürülen bal misali, hani çok eskiden eczanelerde ilaç olmadığı dönemde,
o ilaç yok ama size şu gözlüğü ya da şu terliği verelim şamatası misali, bugüne
kadar dediklerimizin hiç birini gerçekleştiremedik ama şimdi “kruvaziyer turizmini”
gerçekleştireceğiz iddiası yapılmaktadır.
Turizmci değilim, sektörü hemen hemen hiç bilmem, turizm ile
ilgili ciddi bir bilgi birikimim olmadığı gibi, turizmin bacasız sanayi olduğu
palavrasına da yaşamım boyunca hiç inanmadım, tüm bunlara karşın bulunduğum
ortam gereği sürekli aynı teraneleri dinlemekten usanmış bir adamın hariçten
gazel okuması misali bakın bu yazıya lütfen. Ancak, anlatılanın akla
uygunluğuna bakmadan, mantık süzgecinden geçirmeden, anlatılanların hayat ile
uygun düşüp düşmediğine bakmadan, kendisine anlatılan her hikâyeye de
kolaylıkla inanan tiplerden değilim.
2012 yılını Çeşme için kruvaziyer yılı ilan eden Ulusoy
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Ulusoy, ''2012'de kruvaziyeri getireceğiz. Buraya kruvaziyerlerin geldiğini
düşünün, Çeşme'nin çehresi değişecek. Bir kruvaziyerden 4 bin kişi çıkıyor,
Çeşme'nin sosyal ve ekonomik yapısı değişir.'' demiş ve Çeşmelilerin
özellikle de turizmle yatıp turizmle kalkan kesimin; Çeşme turizmi adına,
ruhlarının tekrar şaha kalkmasını sağlamıştır. Bu kesim adına kendisine; yarattığı
umut rüzgârlarının yarattığı dingin beklenti için sonsuz teşekkürler…
Peki; Allah aşkına nedir bu kruvaziyer turizmi, iyi
işleyebilmesi için hangi şartların yerine getirilmiş olması gerekir, bu
turizmin uğrak limanı haline gelmek için neler yapmak gerekir, ne tür olanaklara
sahip olmalısınız, tarih, kültür ya da güneş yeterlimidir, diye düşünmeye
başlayınca aşağıda yazacaklarım oluşuverdi kafamda…
Kruvaziyer turizminde amaç yolcuların sadece hedeflenen destinasyona
taşınması olmayıp, planlanan süre içinde, belirlenen rota ve program kapsamında
bir taraftan seyahat süresince, her türlü kültürel ve sosyal etkinliği
gerçekleştirirken, taşınan turist açısından önemi olabilecek limanların
ziyareti, bu limanlarda çeşitli aktiviteler gerçekleştirilmesi şeklinde tarif
edilmekte ve klasik ve bilinen turizmin dışında ağırlıklı olarak ta kültür
turizmi sayılabilecek yeni bir konsept olup, bu lüks gemilerde restoran, bar,
yüzme havuzu, güzellik merkezi, spor, tiyatro ve sinema salonu, çocuk parkı,
golf sahası ve hatta buz pateni pisti gibi birçok özellik bulunmaktadır. Bu
tariften de anlaşılacağı üzere; bu olanaklarla donatılmış adeta yüzer 7
yıldızlı tatil köyleri haline getirilmiş olan bu kruvaziyerlerin müşteri
profilinin de ne olabileceği önem arz eder ki, onlara yönelik cazibe merkezi
haline gelip, onları cezp edebilesiniz. Kolaylıkla anlaşılacağı üzere profil
konusuyla ilgili odaların istatistiklerine ve konunun uzmanlarının
aktardıklarına baktığınızda genellikle 45 yaş üstü ve oldukça ekonomik refaha
sahip bir profil ile karşı karşıyasınızdır. Peki ya bu profilin bu turizmden
beklediği ne ola ki diye sorarsanız, kısa bir araştırmayla da, beklenti sırasının; tarihi ve kültürel değere
haiz ören yerleri, müzeler, eski şehirler, tarihi yapılar başta olmak üzere,
dini binalar, kompleksler, ibadethaneler olarak inanç turizmi, arkeolijik
alanlar, su altı dalış merkezleri, yerel termal ve SPA merkezleri, alışveriş
alanları vs. vs. gibidir ve kolaylıkla anlaşılacağı üzere ya bunlara sahip
olacaksınız ya da bunlara yakın olacaksınız. Ama yine kolaylıkla anlaşılacağı
üzere bunlara sahip ya da yakın olmak “gerek
şart” olmakla birlikle “yeter şart”
değildir, diğer bu olanaklara sahip çevre il ya da ilçelerinde rekabet alanına
girmeden ya da girerseniz rekabet gücünüzün yüksek olmasını temin ederek,
siyasi mevzilenmenizin gücünü iyi bilerek, alt yapınızın gücünü her yerle
rekabet eder hale getirmek gibi yurtiçi şartları ve bilinen bir yer haline
gelmeniz için ciddi paralar harcayarak tanıtım yapmanız başta olmak üzere, iyi
ve anlamlı siyasi ilişkiler oluşturmanız, kruvaziyer işletmecilerini bir şekilde ikna etmeniz gerekmektedir.
Diyelim ki Çeşmede, Kruvaziyer turizmi gelişecek, buna
Kuşadası, İzmir esnafı başta olmak üzere diğer turizm aktörleri ne diyecektir,
olumsuz etkilenirse ki mutlaka etkilenecektir, ne tür çalışmalar yapacaklardır,
Kruvaziyer işletmecisi yine diyelim ki Agora meydanı, tarihi kent, Meryemana,
St. John Kilisesi, İsabey Cami, Artemis Tapınağı ya da Şirince köyü gibi değerlere
sahip İzmir ve Kuşadası dururken Çeşme’yi her şeye rağmen tercih etti, müşterisine
nasıl izah edecektir bu sakil durumu ya da hem Çeşme hem de İzmir ve
Kuşadası’nı kendisine destinasyon seçerse birbirine karadan bu kadar yakın bu 3
alanda da durmayı nasıl izah edecektir konunun uzmanlarına, vs. vs. Konunun
akıl terazisinden geçirilmesi durumunda hiçte söylemek kadar kolay durmadığı
aşikardır, peki tüm bu şartlar altında bile başarmak mümkün müdür diye soracak
olursanız bana, evet mümkündür ama çalışmak ve çalışırken aklı ve bilimi ve
hatta siyaseti kullanmanın kaçınılmazlığıdır ilk şart. Mısır da Asuan Baraj gövdesine
ki hiçbir teknik özelliği ve günümüzde de azameti kalmamış durumdadır, turist
taşınıp her turistten yaklaşık 1 dolar alındığını bilen birisi olarak azimle
büyük abdest edenin betonu delebileceğini de iyi bilirim.
Çeşmenin böyle bir planı varsa; ki var denilmesine rağmen
var olduğunun samimiyet seviyesini gerçekten bilmiyorum, evvelemirde 12 İon
kentinden en önemlilerinden biri olan Erythrai; ki bir dönem de başkent olduğu yazılmaktadır, kazı ve
araştırma çalışmaları tamamlanarak canlandırılmalıdır, Termal konusunda, Topan
ılıcalar başta olmak üzere güzellik çamuru ve termal aqua parkı düşünülmeli ve
Çeşme’nin bu konuda bir marka haline dönüşmesi çalışmaları yapılmalıdır, Termal
konusunda Yeni Çeşme Gazetesinde
uzunca bir süredir sürekli taktire şayan yazılar yazan Dr. Ilgaz Nacakoğlu görüşleri dikkate alınmalıdır, ayrıca
unutmayalım ki; restorasyonu devam eden Avios
Haralombos Kilisesi dışında, ne kilise ne de sinagog bırakmış bir ırkın
afatıyız, nerde Çeşme Belediyesinin başta başkan Faik Tütüncüoğlu olmak üzere
Fen İşleri Müdürü Fatih Taylan’ın planladığı ve gerçekleştirmeye çalıştığı “Çeşmenin çeşmeleri” projesi, yok
mülkiyettir yok şudur budur diye bekletiliyor, nerde eski Çeşme evleri ile dolu
olan sokaklar hepsi nerdeyse yıkıldı yerine ucubeler inşa edildi, hani tarihi
Çeşme hamamı, yerinde eski hamamı canlandırıyoruz diye gerçekleşen sıradan bir
ucube, Rus-Osmanlı savaşı batıkları
çerçevesinde araştırma çalışmaları nerde, hani profesyonel çalışmanın yanında
amatörlere de dalış için kontrollü açılamaz mı bu alanlar, hani nerde Çeşme Köyünün ihya edilmesi, Çiftlik
köy’deki kiliseler, sinagog ve maşatlık’ın ihya edilmesi, bir inşaat çalışması
sırasında her zamankine benzer şekilde tesadüfen rastlanan eski tunç çağına ait olduğu savlanan Çeşme Bağlararası Yerleşkesi konusunda sonuç alıcı çalışmalar nerde,
çevirdik etrafını bıraktık mevla kayıra, nerde “yalnızlığın paylaşıldığı ve aşkın timsali” Nezir’in kulesi, daha
yazabileceğim çok şey var kuşkusuz ama yer sınırlı…
Gerçi konunun uzmanı bir büyüğümüzden bir konuşmamız
esnasında artık Dünya’nın İon uygarlığı konusunda merak ettiği ya da daha ileri
araştırma yapma isteği kalmadığını çünkü İon uygarlığına yönelik bilinmesi
gereken her şeyin bilindiğini, araştırılarak yeni şeylerin bulunma ihtimalinin
kalmadığını ve bu gerekçe ile de artık yeni kazı çalışmaları için ne kamu ne de
özel çevrelerin finansman desteği sunmadıklarını öğrendim, anlaşılan Çeşme Erythrai bu konuda da geç kalmış.
Ancak bu görüşe fazlaca katılabilmem mümkün değil ama dedik ya konunun uzmanı
değilim.
İstanbul, Antalya, İzmir ve Kuşadası kruvaziyer turizmine
rakip olabilmenin şartları bence sarihtir ve başarmak için sadece çalışmak
gerektirmektedir, yukarda sıralanan sahip olunan bu büyük potansiyeli
değerlendirmek için, yurt içi ve yurt dışı şartların, Çeşme’nin fiziki
şartlarının, yerel ve ulusal siyasi iklimin müsait hale gelmesi, siyasi linç ve
hasım tanımlamasının değişmesi, yeterince bütçe harcanması ile olgun kafanın
buluşması halinde olmayacak bir şey yoktur.
Bu şartların hazır olması ve bu işten para kazanılacağının
anlaşılması halinde Ulusoy Holding derhal kruvaziyer işletmecisi olur merak
etmeyin, patronlar para nereden kazanılırın kokusunu en iyi alan kişilerdir,
ehven şartlar yoksa da, Çeşmeyi çok seven biriyim söylemi lafta kalır ve Kruvaziyer
işletmecisi olsa bile zarara katlanmazlar.