ODTÜ kampüsünde bulunan TÜBİTAK Uzay merkezinde GÖKTÜRK-2 uydusunun uzaya gönderilmesi nedeniyle düzenlenen törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ellerindeki “Bilimi satan emperyalist savaş çığırtkanı Tayyip ODTÜ’den defol” yazılı pankart ile protesto ederek demokratik haklarını kullanan öğrencilere, sanki böyle bir olayın çıkacağı bilinerek hazırlanılmış ve uygulanacak şiddet ile de öğrencileri yılgınlığa uğratmak için uygun ortam yaratmak adına, Başbakan ve heyetini korumak üzere gelen yaklaşık 2.500 polis, protesto eden öğrencilere biber gazı, gaz bombası ve tazyikli suyla adeta onları yok etmek üzere saldırmıştır. Zaten bu acımasız saldırının ipuçları daha birkaç yıl önceden Büyükşehir Belediye Başkanı aracılığıyla verilmiş, özellikle yalana dayalı ruhsatsızlık iddiası nedeniyle ODTÜ nün bir kısmının yıkılacağını ilan etmesiyle başlayan ve öğrencilerin direnişi ve bu direnişin genelde halktan ve diğer sivil toplum kuruluşları tarafından desteklenmesi neticesi ricat edilmesinin sanki rövanşı izlenimi veren bir durum yaşanmıştır.
Yaşanan bu olaylar maalesef güdümlü ve kontrollü basında “zaten bu ODTÜ lüler ABD Büyükelçisi Commer’in arabasını da yaktılar” ya da “Bu ODTÜ lüler zaten kavli beladan beri komünisttirler” gibi fikirleri işleyerek, diğer taraftan da yaralanan polisler ambulanslarla hastaneye kaldırıldılar, polisler de biber gazından çok etkilendiler gibi konuyu bir yerden alıp başka bir yere taşımış hülasa rövanş maçının amacına hâsıl yelkene rüzgâr üflemeye devam ettiler, abe adamlar siz “bir katil Commer’den” bahsediyorsunuz diye kimse herhangi bir kelam etmemiş, biber gazını sanki öğrenciler atmış ta polisler etkilenmişler gibi gösteriyorsunuz, ayıp vallahi aslında konu ayıptan da öte bir laf demek gerektiriyor ama yasal mevzuata takılabilir bu ifade…
Hadi bir bakalım kimdir bu Robert Commer… II. Dünya Savaşı diye bilinen emperyalist paylaşım savaşından sonra Faşist Almanya’dan kaçan konuyla ilgili uzmanlıkları bilinen Alman faşistleri tarafından alınan destekle yeni kurulmakta olan CIA'e 1947 yılında katılan Robert Commer, Alman faşistlerinden aldığı ilim, irfan ve feyz ile kazanılan başarılarına (!!!) binaen ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyeliğine getirildi, bilahare de asıl katil, işkenceci ve casusluk kariyerinde ordinaryüslük mertebesine ulaştığı Vietnam bağımsızlık mücadelesini boğma, yok etme savaşına önderlik ettiği dönemde yaklaşık 100.000 kişinin ölümünden şahsen sorumlu olduğu ilgili otoriteler tarafından bugün artık kanıtlanmış bulunmaktadır. Muhtemelen Vietnam’da katlettiği insanların hatırına, ABD başkanlık “özgürlük madalyasına” layık görülen, kendisinden şalama Bob (pürmüz) diye söz edilen Vietnam kasabı unvanlı Robert, artık Türkiye’nin ABD büyükelçisidir, canım yurdumun bağımsızlığından yana olan devrimci kesimler tarafından bu atamanın bile hoş karşılanmadığı bir ortamda, 6 Ocak 1969'daki dönemin Rektörü Kemal Kurdaş’ın daveti üzerine ODTÜ'yü ziyarete gider, Rektörlük Binasının kapısının önüne park edilen Cadillac otomobili, dünya egemenliğini temsil etmesinden ötürü Amerikan değerlerine karşı çıkan ve Komer'in Vietnam kasaplığından kaynaklanan geçmişi nedeniyle ODTÜ'lü öğrenciler tarafından yakıldı. Vietnam’daki büyük bir kırım olarak tarihteki yerini alan bu “pasifikasyon (sindirme)” operasyonunun en önemli yöneticisi olan kasap “Honcho” diye de anılan Robert Commer’in Türkiye’ye büyükelçi olarak atanması Canım Yurduma karşı bir saygısızlık hatta hakaret sayılması gerekirken dönemin muktedirleri bu atamayı reddetmeleri gerekirken memnuniyetle karşılaşmışlardır hatta o kadar ki dönemin cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı “Amerikayı sevmek vatanseverliktir, sevmeyenler ise komünisttir” diyerek tavırlarını açıkça ortaya koymuşlardır. Bu arada kısaca nedir diye bir bakalım; mezkûr “pasifikasyon” programına; ABD işgali altındaki Güney Vietnam’ın 15 milyonluk nüfusu, etrafı dikenli yüksek tellerle çevrili yaklaşık 10.000 toplama kampına toplanacaktı, insanların buralara toplanmaları yetmiyormuş gibi sahra kuvvetleri, eyalet keşif birlikleri gibi adlar altında kurulan paramiliter kuvvetler eliyle de katliamlar ve talanlar gerçekleştiriliyor, asıl olarak ta özel şube diye kurulan işkence merkezlerinde yaklaşık 100.000 kişi katledilecektir ve tüm bunların başında da Robert Commer olacaktı… İşte böyle bir adam olan Commer, bağımsızlığı çok önemseyen, sömürge olmayı içine sindiremeyen, insanın insan olmaktan kaynaklanan haklarının çiğnenmesine katlanamayan devrimciler tarafından elbette ki protesto edilecekti, bugün de edilmelidir ayrıca…
Diğer taraftan neydi bu; “Dünya egemenliğini temsil eden Amerikan değerleri” diye kısaca hatırlamakta fayda vardır, durumun vahametini kavrayabilmek açısından, aksi takdirde temsiliyet karşılığı bu eylemin değeri ve önemi tam anlaşılamayabilir ve bir büyükelçiye yapılmış bir eylem gibi algılanabilir. Şimdilerde Afganistan, Vietnam, Lübnan, Cezayir, Şili, Venezüella, Küba, Irak, Libya başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde, yaptığı vahşetlerle adı zulüm imparatorluğuna çıkmış ABD; dünyanın, kapitalist batının âli menfaatleri için birkaç yüz aile tarafından yönetilebilmesi adına, sömürü çarkının jandarmalığını üstlenmiş ve bu uğurda hiçbir katliamdan, soykırımdan kaçınmamıştır. Nihayetinde kolayca anlaşılacağı üzere Amerikan Emperyalizmi demek, Dünyanın en büyük terör örgütü demektir, nerdeyse tüm ülkelerde binlerce üssü, oralarda konuşlanmış milyonlarca askeri ile birlikte neredeyse katiller sürüsü, BM (birleşmiş milletler), Dünya Bankası, OECD, IMF gibi siyasi ve ekonomik olarak askeri gücün hâkimiyetine çanak tutan organizasyonları ile tam bir küresel çetedir. Huntington’un deyişiyle zinde gücün dinamizmini yitirmemesi için savaşması ya da savaşa hazır olması hali için dünyanın tam zapturapt altına alınması halinde bile mutlaka bir yerlerde nifak çıkararak cephe açması kaçınılmazdır bu şebeke için…
Commer; kendinde bırakın Canım Yurdumun genel siyasetine karışmayı, ODTÜ başta olmak üzere üniversitelerin okutacakları derslere bile karışma cüretini göstermekteydi ama o günlerde gerçekleştirilemeyenleri Commer ya da benzerlerinin eğittiği 12 Eylülcüler buradan aldıkları ilim irfan ve feyz ile ve aynen Vietnam kasabının dediklerini önlerine gelen ilk fırsatta gerçekleştirmişlerdir.
ODTÜ; bugün bizlere, Canım Yurdumun içinden geçtiği sıkıntılı süreçten muzdarip milyonlarca insana dayatılan büyük güç karşısında biat etmeye, kendi gücünün sayısal küçüklüğüne bakmaksızın direnmeyi ve direnmenin haklı gururunu yaşatmış ve haksızlığa, sömürüye ve baskıya karşı direnişin kaçınılmazlığını hatırlatmıştır. ODTÜ lü devrimci gençlik vasıtasıyla sömürge durumuna düşürülmüş ülkelerde öğrenilen İngilizce 3 kelimeyi yine hatırladık; “Yankee go home”
Che’nin sözü dün olduğu gibi bugünde Dünya Halklarına rehberlik etmektedir, “Eğer kaynağının Amerika olduğunu kabul etmezseniz emperyalizmi yenmek elbette ki imkânsız olur, kapitalist bir sistemde insanlar görünmez bir kafesin içinde yaşarlar mesela kendini yaratan efsaneye inanırlar, ama çoğunluk adına imkânların bireysel kontrolün ötesinde güçler tarafından belirlendiğini anlamazlar”
Son olarak “vatanseverliğin” çok güzel tanımını yapmış olan eski Genelkurmay Başkanına nazire olması bakımından Nazım Hikmet’ten “vatan hain”liği üzerine bir şiir;
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.