Eski
yoldan Çiftlik yönüne gidilir iken deniz seviyesinden yaklaşık 10 mt. yükseklikten,
ilçenin içinden kıvrılarak adeta denizin üstünden gidilircesine geçen dar
yoldan bakılınca ne kadar da lacivert idi deniz, tarifi kabil değildir. Çeşme
merkezde, sahilde yer alan “pandofilya’da” bulunan kesimhane (salhane), mezkûr
körfezin tam karşısında yer alan “telgrafhane”ye
bakan bölümüne, taşınmış fi tarihinde… Bizlerin yaşı bu 2 kesimhanenin de faal
olduğu günleri görmeye uygun değil tabii ki, bunlar çok büyüklerimizden yıllar
önce merak nedeniyle sorularımızın cevaplanmasına istinaden öğrendiğimiz bilgilerdir.
Ancak Çeşme’nin büyük limanı içindeki 2 bölümün böleni olarak adına üzerindeki “Salhane”
den alan burnun üstündeki kemerli yapısı ile yer alan faal olmasa da “salhane” binasının kalıntılarına
tanıklık ettik. Bulunduğu alanın bir hayli derin olan denizinin yer aldığı
kayalıklarda poyraz rüzgârları ile birlikte coşan dalgaların kırılışı daha dün
gibi gözümün önünde idi, kayalara çarpan dalganın dönüştüğü köpükler…
Dalgaların sık ve güçlü darbelerine direnen kayalıklar… Evet; artık,
kayalıklar, denizin mavi ve yüksek dalgalarının kayalıkları döverken beyaz
köpük tarlasına dönüşmesi, hanoz balıkları, ahtapot, çipura, paragat, lacivert
rengi suyun kayalarda çarparak çıkardığı güzel ve ahenkli müzik yok… Hemen
karşısında heyyula gibi oluşan rezil görüntüsü ile yürek burkan büyük bir oyuk
gibi kalan taş ocağının tüm taşları ile burası dolduruldu, liman yapacak başka
yer kalmamış gibi, binalar da yapıldı, uzun yol gemileri bağlanmaya başladı,
haydi şimdi geçin bakalım oralardan sabah saatlerinde, artık o iyot kokusundan
eser var mı? Eser kalmadığı gibi kanalizasyon kokusundan geçilmiyor… Emeği
geçenlere teşekkür ediyor, tarihin kendilerini asla efsane ya da kahraman diye
anmayacağını hatta yandaşlarının bile anmaya cesareti olamayacağını açıklıkla
ve rahatlıkla söyleyebiliriz. Geride kalan dağdaki kocaman boşluk nasıl
örtülecek diye, ayıbını örtmeye çalışan bebeler gibi, olamayacağı biline biline
ağaçlarla kapatalım denildi, olmadı, koca bir ayıp olarak orada duruyor. Belki
de bir yerel yönetim tarafından orada tasarlanacak bir “Osmanlı – Rus Deniz Savaşı”
temalı ışıklı canlandırmalar için altyapı olacak röliyef çalışmaları ya da daha
başka bir temalı ışıklı gösteriler alanı yaratılması için bekliyor olabilir… Belki
de, Çiftlik Köyüne Kuşyeri üzerinden açılacak yeni bir yolun, mezkûr alanda oluşturacağı
sessizlik ortamında faaliyet gösterecek adam gibi amfi tiyatro… Bakalım neler
olacak… Ama bunların asla geri getiremeyeceği bir güzellik artık yok…
Deniz
doldurmanın bu kadar tercih edilir bir davranış olduğunun arkasında nasıl bir
ruh hali yatar acaba? Acaba, siyasi tercihlerinin hayatlarının her saniyesini
şekillendiren bu insanların dostları ve düşmanları üzerinden, dostluk ve
düşmanlık icra ettikleri birer manevra alanından ileri gidilemeyen bir durum
mudur? Acaba, dostlara para kazandırmanın en etkili yolu olarak mı tercih
edilir? Acaba akla gelen ve gelmeyen her türlü şık geçerli olup, bir taş ile
birkaç kuş avlama sevdası mıdır? vs vs.. Mesele bana göre, hiçte Çiftlik Köyüne
yol açmak gibi safiyane ve masumane bir izah ile geçiştirilir değildir… Yol
açılacaksa mevcut yol çok daha ucuza mal edilecek şekilde, genişletilerek çözülebilirdi…
Amatör
balıkçılık yönünden de verimli bir bölgenin kaybı olduğunu, yerli olan ya da
Çeşme’nin son 50 yılını bilen herkes anımsayabilir kolaylıkla… Örneğin,
babamdan dinlemiş idim, bir keresinde bugünkü gibi misinanın daha
kullanılmadığı dönemde, Yunanistan Sakız adasından naylon misinanın yeni
getirildiğinde yaptıkları bir paragat ile boş iğnesiz yakaladıkları çipuraların
kalite ve lezzetini ve de sattıklarında elde ettikleri geliri anlatışındaki
canlılığı ve heyecanı kesinlikle aktaramam şimdilerde…
Bizler,
Çeşme’yi sevenler yani, Çeşme’nin o zaman ki denizinin doldurulmamış hali ile
çok sevdik, gözümüzde tüter haldedir, ama bu kabil icraatlar gayri dönüşü
olmayan icraatlardır, kentin “Ruhuna Fatiha” ettirir.
Diğer
taraftan; limanın su sirkülasyonu açısından da sorunlar oluştuğunu, hemen
yakındaki “Fener Plajındaki”
sonuçları itibari ile anlıyoruz. Artık küçük ama pırıl pırıl bir plaj olan mezkûr
alan kendini koruyamamış durumdadır, neyse ve şükür ki, Telgrafhane önünde
planlanan açık deniz balıkçılığı barınağının oluşan haklı ve güçlü tepkiler
neticesinde inşaatı ötelendi ya da iptal edildi… Aksi takdirde nasıl ki, Çeşme
Marina artık kendini temizleyemez ve koruyamaz durumda ise burası için de ayni
akıbet söz konusu idi… Fener Plajı bu vartayı küçük sıyrıklarla atlattı gibi
görünüyor, ama bu seferde etrafında planlanan otel görünümlü rezidanslarla başı
belada… Devlette tek başlılık denile denile her konuda olduğu üzere imar
uygulamalarında da çok başlılık ve yaratılan inşaat kirliliği üzerine yazı
yazmaktan bıkıldı ama konu da mümbit valla, yaz yaz bitmez… Sahipsize yerel
yönetimden imar, sahipliye merkezden, ya da duruma göre tam tersi…