Futbolu; İngiliz gâvurunun icat ettiği söylenir ve işgal
yıllarında, memlekette bulunan ecnebi askerler oynarken görülmüş ilk defa,
tabii o zamanlar memlekette spor namına bilinen ve yapılan tek uğraş güreş ve
cirit, şamata olacak ama bir de tulumbacıların yangın söndürmeye yetişirken koşuşturmaları
da spor sayılmış zaman zaman. Kanı kaynayan gençlik durur mu hiç yürüttükleri
gibi gâvurların toplarından birini, Dolmabahçe'nin üstlerindeki çayırlarda,
yukarı aşağı koşturmuşlar bu yuvarlak nesnenin peşinden canları çektiği kadar,
canları çıkana kadar. Önceleri bir hırsızlık neticesinde başlayan bu ayakla
topu tepme çılgınlığı çabucak sarmış bütün vilayeti ve vilayetin tüm çayırlarını,
lakin zamanın padişahı pek hoşlanmamış bu durumdan, kâfirlerin Hz. İbrahim'in
kellesiyle oynadıkları oyuna benzetip yasaklamış bu sporu uzunca bir süre, işte
o gün, bugündür görülen bu lüzum üzerine yasaktır bu menem spor bu menem çevre
ve insanlara göre ve onlar için oynanmamalıdır zinhar, ancak öyle bir yayılır
ki bu oyun artık karşı durmak, önüne geçmek kabil değildir, ne yapmak gerekir o
zaman, evvelemirde yanına geçmek bilahare de ele geçirmek, kontrol altına almak
gerektir. İşte böyle gelinir bugünlere, artık devran değişmiş karşıtaraf yerine
taraf olunmuştur “öyle de olur böyle de olur” gerekçeleri ile artık futbol dün
karşı olanlar tarafından domine edilir hale gelmiş ve artık resmen arka
bahçedir, futbol cemaat için, canım yurdumda.
Biraz da tarif ve tanımını zikredelim sofistike ve derinlemesine
olmasa bile, en az iki takımla oynanan bu oyun, her takımdan 10 aklı evvel,
yaşı yaş oğlanın, ki bunlar bek, orta saha ve hücumcu diye adlandırılırlar, meşin
yuvarlağın peşinde koşturmasıyla, takımlardaki
akıllı birer adam koşturmazlar topun peşinden, sadece tutmaya çalışırlar ki,
bunlara da kaleci denir, oynanır ve bu adamlar Allah muhafaza, nazara gelir,
elleri, kolları, bacakları kırılır diye beşer, altışar adam da kenarda bekler
ki bunlara da yedek oyuncular denir. Bir de yaşı ulu (yaşulu) Teknik direktör
vardır ki yaşça kemale vardığından daha reşit, akılca daha olgun olanıdır diye
söylenir ki ben bu tarife uygun çok azını gördüm, işte bu yaşulu da koşmaz deli
gibi topun peşinden, sadece bağırır, koşan delilere. Her iki takım karşı kaleyi
hedef alır, oraya doğru debiklerler topu boyuna, ahanda top o kaleye girdi mi, beşiz
doğurmuş kısırlar gibi zıplar durur kazık kadar adamlar, sevinçten, zaten bu
oyunun amacı da oynayan deliler ile izleyen delileri aynı anda zıplatıp sporu
halk kitlelerine yaymaktır (!!!!!), 10 sürü koyun ve keçiye 1 hafta yetecek
büyüklükte ota sahip bir ova görünümdeki topun asıl depiklendiği ortasındaki
çimen olan stad (top sahası), binlerce yaşı kemal, aklı evvel diye düşünülen cemaatin
huzurunda oynanır, 90 dakika boyunca, bir de maçın önemine göre de TV başında
milyonlarca izleyen deli vardır bunlara ilaveten ve canım yurdumda 2,5 milyar
dolara varan bir bilançoya ulaşmıştır bu top tepme oyunu. Parasal büyüklüğünün
bu seviyede olmuş olması da, uzun yıllar önce konulan tüm engellere ve dinen
caiz değildir mütalaasıyla karşı çıkmalara karşın gelişiminin önüne geçilemeyen
bu spor kendine başlarda fazlaca önem atfetmeyen mafya ve bazı siyasi güçlerin
de hedefine oturmuştur.
Şaka ile karışık ne dedik; Cemaatin önünde oynanır, cemaatin
önünde oynanır da yazımızın konusunu cemaat değil, cemaatin adamlarından biri
oluşturacaktır, lütfeder okumaya devam ederseniz biraz daha ayrıntıya ineceğim,
bu çocuk için ve hemen tanıyacaksınızdır, aaa tanımazsanız ne olur, o zaman da
koyverin gitsin.
Bir tarihlerde “akıllara
zarar kazandığı paranın” verdiği cesaretle yaşı yaş olmasına rağmen
edindiği otomobil ile kaza yapınca alavere dalavere 8 de1 e kusur tayini ile
yaptırımlardan sıyırır ve bilir ki artık hayatında ayrıcalıklı bir dönem
başlamıştır. Tam da o sıralarda kendisindeki ışığı fark eden evleri ışıklılar,
her başarılı öğrenciye atılan kanca misali hemen çocuğun önüne ışıkları tutup
ışıklı “takım abisi” vasıtasıyla,
evleri ışık dolu olanların yanına yazdılar adını ve yüce Rabbim kendisine nasıl
bir yolda yürüyeceğinin ışığını yakmıştır artık.
Kayserispor’lu Cangele ile girdiği pozisyon sonrasında kısa
bir sakatlık geçiren çocuğumuz çılgına dönüyor, kendisine faul yapan Cangele'ye
boğazını göstererek parmağıyla iki defa kesme işareti yaparak “sen bittin” anlamında işaret yapar,
yine kimseden ses çıkmaz. Artık görünmez el; aslında elde gövdede görünür ya, korumaya
almıştır kendisini…
2008 de Konya'da bir gazeteciye "Seni sabaha kadar döverim" dedi, peki dedi de ne oldu,
dedik ya çocuğun koruyucusu görünmez el yine görev başındaydı.
İngiltere’de top deptiği günlerde zenci bir futbolcuya
kokuyorsun demesi, ırkçı söylem ve hareketlerde bulunması her şeye rağmen sadece
bizler tarafından unutulmadı, ama yaptırımda bulunması gerekenler tarafından da
unutuldu…
2005 yılındaki milli maç sonrası İsviçreli futbolcuya tekme
atması ise planlı organizasyonda başta “YAŞULU
ADAM” olduğu için zaten fazlaca kurcalanmadı, ama tarihin kayıtları arasına
girdi, bu ırkçı çocuğumuz unutulduğunu zannetse bile…
Diyarbakır’da Hakem Suat Asnalboğan’ın eline vurması artık
çocuğun geldiği noktayı göstermesi açısından çok önemlidir, çünkü artık hedefe
Federasyon oturmuştur ama TFF yönetenlerden tık yok, sanki bu hareket bana
yapılmış gibi...
2009 da 0-0 biten maçtan sonra GS taraftarına malum hareket
ve daha Kayserispor’lu oyuncuya kafa kesme işareti yapmasının izi kurumamışken,
Sabri’yi de ölümle tehdit etmesi üstelikte aynı meşrepte olmasına rağmen,
çocuğumuz sanki seri katil rolüne soyunmuş, eeeee arkasında malum güç olunca
böyle oluyor demek ki işte…
2011 de Fenerbahçe’nin başına Daum’u gönderip yerine Aykut
Kocaman’ı getirdiğini büyük övünçle anlatan bu şımarık çocuğumuz, oyundan
alındığı bir maçta Aykut Kocaman’a soyunma odasında yumruk attığı söylenmesine
rağmen konu kapatıldı. Güç böyle bir şey herhalde, ne yaparsan yap birileri
arkandan kapatıyor tüm olumsuz izleri.
Menajeri Ahmet Bulut’un Ortağı Ekrem Okumuş’un cep
telefonundan Ankaragücü futbolcusu Kağan Söylemezgiller’e “Oğlum Kağan. …. Abin
ben. Aldırıyorum seni buraya. Sakın Zorlamayın He” şeklinde mesaj
gönderildiğini söyledi Ankaragücü Başkanı, peki söyledi de ne oldu, kocaman bir
hiç…. Peki, bir şey olmaması sürpriz mi, hayır kesinlikle hayır, çünkü bu
çocuğun yürü ya kulum modundan koş ya kulum moduna geçişinden belli değil mi,
neler olabileceği…
Almanya’da Bochum Savcılığı tarafından iddia ve bahis
oyunlarında manipilasyon yapılmasına yönelik soruşturma talebi bir şekilde
cambaza bak numarasıyla kamuoyunun gözünden uzaklaştırıldı.
2007 deki Macaristan maçından sonra basın mensuplarına malum
el kol hareketlerini yaptı, peki ne oldu, kendisini ikaz etmesi gereken
gazeteciler bile çocuğa sahip çıktılar, bu ülkede zaten fazlası da beklenmez.
2011 de TT Arena'daki Hırvatistan maçında seyircilere ağır
küfür etti, bu kamera görüntüleri ile sabitlendi, ama ne gam ne keder, maksat
çocuk mutlu olsun, gerçi böyle gazeteciye böyle futbolcu çok ama işte…
Bu çocuğun macera ve meydan okumaları hiç bitmez ama dedik
ya çocuk arkasına kalın ve güçlü dayanak almış, kendisini bu kadar güçlü
hisseden ya da zanneden yeterince pişmemiş, hayatın zorluklarını bilmeyen
herkes böyle davranabilir.
Futboldaki bu ilerde olabilme durumunu kullanarak siyaset ile
dayanışmasını siyasetteki karizmanın futboluna olmasa da futbolculuğuna
yapacağı katkıyı iyi analiz eden çocuğumuz, siyaset meydanına çıkarak buradaki
artan ve güçlenen rüzgârdan gerekli payı yelkenine doldurmaktan öncülleri gibi
imtina etmemiştir ve anlıyoruz ki de etmeyecektir.
Futbolumuzun şimdilerdeki baş Cemaatçisi konumunda
çocuğumuz, besili, tonton, semiz ve apalak hali ile, bir o yana bir bu yana
savrulan canım yurdumun, 80 lerdeki Özalcılık, 90 lardaki milliyetçilik,
sonraki dönemdeki Cemaatçilik ve şeriatçilik savrulmasına ayak uydurarak,
yaşına mütenasip durumuyla da pozisyon almaya devam etmektedir, benzerleri
gibi… Meyhane kapısında bodyguard duruşunu andırır duruşu ile pekte bilmediği
futbolu cilalandıkça parlayan, parladıkça harlayan ve harladıkça hırlayan bu
çocuğumuz, aynı zamanda provokatör tavırları nedeniyle eleştirilmesi gerekir
iken, futbol oynadığı kulübün akreditasyonu ile basının önemli köşelerini işgal
etmiş kalemşörler tarafından da pohpohlanmaktadır. Allah yolunu açık etsin, ne
diyelim…
Daha çok yazacak şey var ama bu kadar yeter… Peki; tüm
bunlar tesadüf olabilir mi, eee aritmetik olarak böyle bir ihtimal var tabii de,
ihtimal de milyonda bir gibidir, herhalde.
Kim mi cemaatin arka bahçesinde top koşturan bu çocuk, hala
bulamadınız mı? Boş verin bulamadıysanız…