Su
çeşmeleri vardır, hayrattır, birileri tarafından, ataları, büyükleri ya da bir
yaşanmışlık adına yaptırılır ve herkesin kullanımına sunulur ve bu babtan olmak
üzere yad edilme işleri gerçekleşir. Çeşmenin üstüne de kim tarafından
yaptırıldığı ve kimin adına hayrat olduğu yazılarak yad edilme işlemine yön ve kolaylık
hazırlanır. Hayrat çeşmeler kent sokaklarında olacağı gibi köy yollarında da yaptırılır
ki yayan yolculukların bol olduğu alanlarda gelen geçenin su ihtiyacı karşılansın.
Bu manada hem insanların su ihtiyacı karşılanır hem de hayrat edilmişliğin hayır
dualar eşliğinde yad edilmesi sağlanır. Malum artık köy bakkallarına kadar
girmiş “şişe sularının” olmadığı yıllardır söz konusu, öyle bakkalın da adım
başı olmadığı yıllar aynı zamanda, bakkal yerine “çerçi”ler arz-ı endam eder
ama heybelerinde satılık su yoktur, su dediğin Allah’ın suyu, para ile mi
satılırmış, gülerler adama hatta döverler bile belki, kapitalizmin daha, çoban
olduğu, halk adamı olduğu iddia edilen ekabirlerin ellerinde bu kadar hoyrat
olmadığı yıllardır, görece hafif softtur kapitalizm ve suyu para ile satma cesareti/kararı
alınmamıştır kanun marifeti ile. Maksat hayır ile anılmaktır, maksat susayana
su vermektir, maksat öteki dünya da amel defterine iyi şeyler yazdırmaktır,
maksat maksattır işte, hayratta… Durum kişiseldir aynı zamanda… Yap hayratı
kurtar hoyratı mealinden mülhem… Malum “hayrat” Arapça “Hıyr” kelime kökünden
gelip iyilikler, hayır işleri manasında kullanılmıştır. Hayratı yapan ya da
yaptıran şahıs, hayratı kullanacak şahıslara da bir mesaj iletmek ister; öğrenelim,
öğretelim, hatırlayalım, hatırlatalım, unutmayalım, unutturmayalım, hatta unutulmayalım
faslından, misalen; “bir çeşme yaptırdım su içmeye, tası yok, kırma kurnasını
yapacak ustası yok” …
Su
Çeşmeleri vardır, sosyal hayatın içinden çıkan ortak değerdir, kamu hizmetidir,
önceleri göreceli millet memnuniyeti bilahare de millet desteği yaratmak adına
kentin önemli bir parçası haline gelmiş ve getirilmişlerdir. Su ihtiyaçlarının
karşılanması, tarihsel gelişimi içindeki ev dizaynlarının temel unsurlarından
birini oluşturmuştur, kuyu ya da sarnıç inşaatları mezkûr dizaynların mütemmim
cüzlerini oluşturmuştur ancak kolayca anlaşılacağı üzere bu yapıların her daim ve
her yerde yapılamayacağı aşikardır ve de bu nedenle bunun yanında mutlaka suyun
ve milletin önemine binaen su şebekeleri ve bağlı sokak çeşmeleri yapımı
kaçınılmaz olmuştur. Sokak çeşmelerinin dizaynı ise çok çeşitli formlarda
gerçekleşmiş olup, kimi tek yüzeyli kimisi 2 yüzeyli kimileri ise 4 yüzeyli olmak
üzere kâh evlerin duvarlarına kâh bahçelerin duvarlarına kâh meydanların
ortasına inşa edilmiştir. Tam da bu neden ile zaman içerisinde mezkûr
inşaatlarda estetik kaygılar da ön plana çıkmış, hatta yönetimlerin yönetsel ve
dönemsel rekabetlerinin tezahürü olarak adeta birer sanat şaheseri haline
dönüşmüşlerdir. Şehir meydanlarındaki su çeşmeleri estetik değer ilavesi
yanında şehir peyzajının zenginleştirilmesi amacı ile mimari değeri yüksek
yapıları oluşturmuşlardır. Başta İstanbul olmak üzere, İzmir hatta Çeşme’nin
eski su çeşmeleri bilenler açısından bu yazdıklarımın teyididirler esasen.
Bilenler Çeşme Meydanındaki mermer kaplı su çeşmesini bilirler, resmen estetik
değeri yüksek bir şehir peyzajı elemanı iken aynı zamanda bir sanat şaheseri idi…
Çeşme’nin Çeşmeleri, bana göre, yaptıranlar açısından da bir yarışın içinde
olduklarının tezahürüdür adeta, genellikle gövde ve özellikle de fasatları
kesme taş ile, fasatta oluşturulacak kemerli bir niş ile süslü, nişin içinde
monoblok ayna taş, monoblok bir yalaktan ve üzeri kemerli bir kubbeden ve
altındaki hazneden, yalak yanlarında gerek su kabını bekletme ya da kişinin
oturup dinlenmesine imkan veren oturaktan oluştuğunu bilmekteyiz. Bakmayın
önceleri başlayan kötü restorasyonların giderek estetik değeri artan restorasyonlara
dönüşmesine siz, yine de gerçeklerinin çok altında işler kotarılmıştır. Umarım
yetkili ve ilgililer yaptıkları işe daha fazla ilgi gösterip estetik ve sanatı
ön plana alırlar.
Bu
genel yaklaşımdan mülhem gelelim, köyüm
Çiftlik’in Çeşmelerine, bildiğim kadarı ile geçen yüzyıldan kalan Değirmen Dağı su kaynaklarının köyün
içme suyu ihtiyacını karşılamak üzere, şimdilerde Çeşme Belediyesince restore
edilen ve Çevre Yolunun Değirmen Dağı eteklerinde kalan bölümünde yer alan, bizlerin
“Yukarı Çeşme” dediği 2 yüzlü bir
meydan çeşmesi vardır. Mezkûr Çeşme; Değirmen Dağındaki kaynaktan Çeşmeye kadar
yeraltından döşenmiş pişmiş toprak borular(künk) ile getirilen suyun köylülere arz edildiği
bir Çeşme olup, yapımına ve yapım tarihine yönelik herhangi bir bilgiye ciddi kaynaklarda
rastlanılmasa dahi, gerek yapım tekniği gerekse de yaklaşık yapım tarihleri göz
önüne alındığında dönemim “Çiftlik
Belediyesi” tarafından inşa edildiği tahmin edilmektedir. Köye yerleştirilen
mübadillerin ve göçmenlerin geldikleri tarihlerde mezkûr çeşmenin kullanımda
olması bu fikri desteklemekte ve güçlendirmektedir. Hatırlanacağı üzere “Çiftlik Belediyesi” ve kamu
hizmetlerinin gelişmişliği konusunda Evliya Çelebi Seyahatnamesi kaynaklı
bilgileri daha önceki yazılarımda aktarmış idim. Mezkûr Çeşmenin isale şebekesi
konusunda zaman zaman tıkanıkları açmak, zaman zaman da su kaynağındaki
iyileştirme çalışmalarını, isale hattının pişmiş toprak borular (künk) ile ve
boruların ek işlerinde yüksek kalite ile inşa edildiğini gördüğümde şaşırdığımı
hatırlıyorum, şimdi de bir inşaat mühendisi gözü ile yapılan özensiz
çalışmalara bakınca da hüzünlenmeden geçmek mümkün olmuyor vallahi… Daha
sonraları ise demek ki ihtiyaçlar öyle şekillenmiş olacak ki, şu andaki Köy
Merkezine, dere kenarında bugün tam da eskiden “Hamit’in Bakkal” dediğimiz yerin (Hamit Türken) karşısına deposu
ve gövdesi betondan imal edilmiş ve eski “Yukarı Çeşmeden” beslenen bir çeşme
daha inşa edilmiştir. Ancak hatırladığım kadarı ile bu çeşme yaz aylarında faal
olamazdı, yine mecburen insanlar Yukarı Çeşmeye giderlerdi su almak için. Eve
su alınması gerektiğinde biz çocuklara düşen toprak testilerle eve su taşıma
işi aynı zamanda bir eğlence ve eğleşme haline dönerdi, çeşme başı
muhabbetleri, görece büyük abilerimizin biz çocukları bir şekilde gaza getirip
güreşe tutturmaları ki ben yaşıtım Halil Gemici ile yaptığım güreş adına itiş
kakışları asla unutamam, hele hele yarım yapalak bilgiler ile yapılan futbol
muhabbetleri, hey gidi günler hey…