Dünyadaki tüm kötülüklerin planlama ve icra mahfili
durumunda olan ABD, lokomotifi olduğu bloğun çıkarlarını korumak adına esasen
de kapitalizmin dünya çapındaki katmerli sömürüsünün devamı adına her türlü
nifak, hile, hurda ve desise üretim tesisi gibi tüm kurumlarıyla kendilerinden
olmayanlara saldırı halindedir, dün de böyleydi bugün böyledir yıkılmadığı
takdirde yarın da böyle olacaktır ne yazık ki… ABD, II. Paylaşım savaşı olarak
literatürdeki yerini alan büyük savaştan sonra dünyanın yeni şerifi olduğunu
açıktan beyan eder, artık dünyanın başına bela olacak, hacı kıran baş kesen
edasıyla, sosyalizmin tesisini ve yükselişini de bahane ederek, uygulamaya
başladığı soğuk savaş konseptiyle, toplumlar ve devletlerin ya kendilerinden “taraf” olacağını ya da düşmanları
olarak “bertaraf” olacağını açıktan
ilan eder. Soğuk savaş konseptine uygun yöneticiler bulunur, yetkilendirilir,
toplum büyük bir öcü ile karşı karşıya kalmıştır korkusu yaratılarak ve
özellikle tarihe “McCarthizm” olarak
geçecek faşizan saldırılar başlatılmıştır. Faşizmin, gericiliğin temsilini
üstlenen “McCarthizm” dönemin ABD
sinde, ekonomik krizin çözülmesi için yaratılan savaşın da, sorunları
çözememesi üzerine, aşırı derecede askerileşmiş ekonominin ayak takımları
arasında yol açtığı yoksulluğun önüne geçilememesi, faşizme karşı direniş
eğilimlerinin güçlenmesi, hatta ABD Komünist partisinin gücünün mevcut
durumundan birkaç yıl içinde yaklaşık 10 kat artması kaygıları iyice
arttırmıştır. ABD yönetimi; hiçbir zaman vazgeçmeyeceği taktiği olan “pireyi deve, deveyi pire yapma” provokasyonlarına
dayalı McCarthy gibi faşist politikacıların da desteğiyle yaratılmış olan
komünist umacısı üzerine çullanmalıdır, artık “Polis devleti” uygulamaları başlamıştır, genelde adalet ve özelde
de Mahkemeler de bu kapsamda muktedirlerin karşıtlarını yok etme, kendi
saltanat ve sömürülerinin devamının aracı haline gelmiştir. Artık, ABD içinde
tüm yurttaşların özgürlüklerine, temel anayasal haklarına ve zaten bunların
kırıntısının bile ABD açısından rahatsızlık yarattığı diğer ülkelerde tam bir
saldırı ve terör yaratılmış, sürek avına dönüşen şekilde, Sosyalistler,
Demokratlar, ilericiler ve en nihayet kendilerinden olmayan herkesi kapsayan
deyim yerindeyse tam bir “itlaf” harekâtı
başlamıştır. ABD içinde kendilerinden olmayanların derdest edilmesi sürecinde;
onbinlerce FBİ elemanı, bir o kadar da Maliye elemanı başta olmak üzere,
askerler, polisler ve özel güvenlikçi görev alıyor, tam bir “ya tam susturacağız ya kan kusturacağız”
ortamı yaratılıyor, yüzbinlerce insan tutuklanıyor, önemli bir kısmı önemli
cezalara mahkûm edilerek cezaevlerinde çile dolduruyor, bu insanların önemli
bir kısmı işsizdir, fişlenmiştir artık ABD nin ali menfaatleri açısından
ötekilerine hayat hakkı yoktur, bu kapsamda önemli sayıda insan idama mahkum
edilir, mezkur kampanya neticesinde bir komplo ile tutuklanan, tarihe
hukuksuzluğun en önemli örneklerinden biri sayılan bir şekilde yargılanan ve
idam cezası verilenlerdendir, Ethel ve Julius Rosemberg.
Şu günlerde de yine ABD yine aynı konsept ancak bu sefer
kişiler düzeyinde değil ülkeler düzeyinde ve artık kesinlikle yargılamaksızın
infazlar gerçekleşmektedir ve ne yazık tüm dünya da bu haksız ve rezil durumun
seyircisidir. Diğer taraftan konsept aynı kalmakla birlikte aktörlerini
değiştiren ABD “devleti yıkıcı
faaliyetlerden koruma” adı altında kendi ülke sınırları içinde de her türlü
melaneti çevirmekte olup, modası hiç eskimeyen bu senaryoları da sürekli
yutturmaktadır.
ABD'nin mezkûr dönemde tüm dünyayı tehdit ederken elindeki
en önemli araç “atom bombasıydı”,
bunun nasıl bir güç olduğunu zaten daha çok kısa bir süre önce Hiroşima ve Nagazaki
kentlerinin yok edilmesinde kullanarak göstermişti, ancak Sovyetler Birliğinin
de bu alanda başarılı denemeler yapıyor olmasının telaşı ile de, dünya çapındaki
esas oğlan rolü yıkılabilir kaygısıylada, ABD nin psikolojisi iyice bozulmuş, Faşist
McCarthy ve FBI ın önderliğinde, hem ibret teşkil etmesi hem de yitirilen
psikolojik irtifanın telafisi adına, Sovyetlerin atom araştırmalarının bilgi
kaynağının olsa olsa ABD deki “Bir Rus
casusluk şebekesi” vasıtasıyla devşirilmiştir saikiyle, soğuk savaş
paranoyasının etkisiyle sosyalistlerin, devrimcilerin demokratların üzerinden
bir buldozer gibi geçirerek, bir anlamda da geleceğe ibret, muhaliflere de
kendinize gelin bakın bunlar her an sizin de başınıza gelebilir, bizle birlikte
olmazsanız hiçbirinizin garantisi yoktur gösterisi içinde, nükleer bilgi
casusluğu yapılıyor yaygarasıyla da düzmece mahkeme süreçleri başlatılıyordu.
Bu mahkeme süreçlerinde binlere insanın yanında, ABD lilerin
çok övündükleri adalet sistemlerinin ve mahkemelerinin uyduruk ama kesinlikle
muktedirlerin ikballeri ile tevhit ettiklerini ispat edercesine, sadece ABD
komünist partisi üyesi olmaktan başka hiçbir veballerinin olmadığı bugün bile
tartışılmayan, uyduruk tanıklıklarla, uydurulan delillerle dönemin tam da
ruhuna uygun atmosferinde akılları, gözleri kör ettiğinin ispatı biçimiyle
Ethel ve Julius Rosemberg, adeta, devrimci işçilerle birlikte olmanın, işçi
hakları için mitinglere katılmanın, buralarda şarkılar söylemenin, sosyal ve
siyasal yaşamda aktif olmanın bedelini ödemişlerdir. Artık onların nezdinde, sendikal haklar için
mücadele, işçi hakları için miting, sosyal ve siyasal hakların herkes için
tesisini istemek mahkûm edilmiş oluyordu, adeta malumun ilanıydı bu ama beyin
ve akıl körü olanların bunu görmesi imkânsızdı tabii ki. Bu insanlar “Atom bombası” bilgilerini Ruslara
veriyorlardı ama bu bilgiler kimden alınmıştı, bu bilgileri aldıkları kişi
konuyla ilgili ne kadar bilgiliydi, bu kişiler atom bombasının fiziği, kimyası
ve matematiği ile ne kadar ilgilidirler ki bu bilgileri aktarabilsinler, bu
bilgiler kibrit kutusumudur ki böyle cebine koy çık git bu kadar sıkı korunan
yerden, peki bu koruma nasıl bir korumadır ki bu kadar kolay atlatılıyor vs.
vs. akli sorgulamalardan azade bir süreç yaşanmıştır. Mahkeme komedisi daha
doğrusu kara mizahı ile ilgili daha fazla bir şey söylemeye yer olmadığı çok
açıktır, zaten tek ve en önemli tanık durumundaki sahtekâr yıllar sonra “mahkemede yalan söylediğini, Ethel ve Julius'un
suçsuz olduğunu yıllar sonra itiraf eder”. Hatta Amerikalı sahtekârların,
“suçunuzu kabul edin idamdan kurtulun” gibi telkinlerde bulundukları, o kadar
ki teklifin defalarca yinelendiği her seferinde mapus kalacakları sürelerin
tenzil edildiği bugün, kitaplara, tiyatro oyunları ve filmlere konu olması
kadar ciddi politikacılar tarafından bile dillendirilmektedir. Suçu kabul
ederlerse affedileceklerine yönelik gelen son teklif sırasında Ethel Rosemberg;
“ey yoldan çıkmış para yiyiciler, ey
satılmışlar, ey bu güzel dünyamızı kirleten iğrenç, kötü insanlar, işte size
yanıt: sizin lanetlenmiş lütfünüze başım eğik yaşamaktansa kocamla birlikte
ölmeyi yeğlerim.” Tek istekleri vardır artık bu çiftin; bu çok Yüce ama
siyasetin tam anlamıyla etkisi altındaki mahkemenin 18 Haziran 1953 tarihinde
idam kararının, günün evlilik yıldönümleri olması nedeniyle, önce ya da sonraya
alınmasıdır, mahkeme ilk kararı bilinçli olarak mı kararlaştırdı bilenemiyor
ama son istek kabul edilmiştir.
Ethel Rosenberg, ölümünden önce çocukları için bir şiir
yazmış, hatta sadece onlara değil, barışa ve kardeşliğe inanan tüm insanlara
yönelik yazılan şiir.
Bir gün öğreneceksiniz evlatlarım, öğreneceksiniz,
Neden kestik şarkımızı yarıda,Neden kitabımızı açık bıraktık, işimizi tamamlamadan
Neden gittik toprak altında uyumaya
Ağlamayın artık evlatlarım, ağlamayın.
Yalanlar ve pislikler neden sarmış dört bir yanı?
Neden bu gözyaşları, bu zulüm neden?
Öğrenecek bir gün bunu bütün dünya.
Yeryüzü gülümseyecek, evlatlarım, gülümseyecek
Ve sevinçler yeşerecek mezarımızın üstünde
Savaşlar sona erecek, dünya mutlu olacak
Kardeşliğin ve barışın koynunda.
Çalışın evlatlarım, çalışın ve bir anıt dikin;
Sevgiye ve sevince bir anıt,
İnsanlık onuruna ve inanca,
Sizin adınıza koruduğumuz ve çocuklarınız adına!..