Şimdilerde
bakıyorum, tekrardan bir “Golf Sahaları”
yapalım gibi vaatler ön plana geçmeye başladı, umarım bu konudaki yatırım
planları ya da vaatleri sadece sözde kalır ve bizde bir vade sonra unuturuz
zaten, konu da kendiliğinden kapanır. Yoksa sonu maazallah… Golf bırakın Çeşme’yi,
Türkiye’nin değil, hatta Dünyanın bundan böyle tercih etmesi gereken bir spor
dalı değildir, o da spor ise eğer, ilaveten uygun bir yatırım da değildir, bir
sürü nedenle. Bildiğimiz konuları paylaşacağım aşağıda, aaa biliyorum bu yazıyı
kim okur, kim umursar, kim doğru bulur, söylenenler doğru mudur diye kim araştırmaya
girer, Emin olun; kimsenin umurunda değil, söyleyeceğim bu kelamlar… Aynen,
abuk subuk açık deniz balıkçı barınağında, RES’lerde, JES’lerde, ne oldu ise
bunda da aynısı olur. Bizimkisi “Güncel Politika” değil, ilaveten karar
vericiler ile birlikte politika da yapmadığımıza göre, yazıldığı ile kalır
eminim. Kaygımız sadece ve sadece memleket, sevdamız memleket, hedefimiz doğayı
korumak. Zinhar başka bir derdimiz yok. Aaa biliyorum, deniz kenarında dalganın
kıyıya vurduğu deniz yıldızını denize tekrar göndermenin de faydası yok ama, ne
yapayım elimden başka bir şey gelmiyor. Yine de yazalım, yazalım ki, hani Firavun’a
sormuşlar “nasıl firavun oldun” diye o da cevaben “kimse itiraz etmedi de ondan”
denmesin, en azından tarihe not düşelim…
Golf’ün
çevreye ve doğaya vermiş olduğu zararlar, artık tüm dünyada görülmüş,
öğrenilmiş ve anlaşılmıştır, tam da bu nedenle başta golf’ün çok yaygın olduğu ABD,
Kanada ve Japonya’da, başını çevrecilerin çektiği golf karşıtı büyük lobiler
oluşmuş ve mezkûr spora karşı inanılmaz büyük çaplı tepkiler organize
edilmiştir. Bakmayın siz, bu kabil çevre ve doğa tahribatına gözünü kapamış
medyanın bu konuları gündeme taşımıyor olmasına, bu para babalarının sahibi
olduğu medya kuruluşları yazmıyor, söylemiyor ya da haber etmiyor diye, herkes
sağır, kör ve dilsiz değil… Ciddi protestoların olduğu kesin olup sadece
yansıtılmıyor, o kadar…
Bir
de Golf prestij yatırımı ve sporu imiş gibi kelam ediyor olanları da çok
ciddiye almamak gerektir herhalde ya bilmiyorlardır ya da bilmiyorlardır (!!!),
tekrarladığıma bakmayın, oraya yazacağım kelimenin hukuki sonuçları olabilir
diye düşünüyorum. Ayrıca bu “prestij” kelimesi, “itibar” kelimesi ile başlayan
ve savunulan bir dolu yatırım bize yabancı değil ilaveten de doğru da değil.
Allah muhafaza, sizin için golf itibar projesi olur, başkası için kasr itibar
projesi olur ve de etrafımızda itibar projesinden geçilmez. Terminoloji
seçiminde de dikkatli olunması mutedil politika yürütmenin önemli bir aracıdır,
çok gergin gündemimize de katkısı olmaz.
Şimdi
gelelim; Golf yatırımının nasıl bir çevre ve doğa katliamına neden olduğunu
dilimiz döndüğünce anlatmaya. Bilindiği üzere Golf sporu çok kaliteli bir çim
saha gereksinimi gösterir, bu nedenle yatırım maliyetinin yanında işletme
maliyeti de önemlidir. Evvelemirde sporun doğası gereği çimin bir hayli kısa kesilmesi
gerekmektedir, bunun teknik anlamda manası ise, kısa kesilen çimin kendisi için
gerekli “fotosentezi” layığı ile yapamamasına neden olur, binaenaleyh normal
çimin besin ihtiyacına göre daha fazla beslenmeye ihtiyaç göstereceği aşikardır,
bunun da anlamı gereğinden nerede ise 5 ya da 6 kat fazla gübre kullanılma
ihtiyacı doğar. Tabii ki gübre ihtiyacı da doğal gübre ile karşılanamamakta
olup kimyasal gübreye müracaat edilmektedir. Kimyasal gübrenin bu dozda yani aşırı
miktarda fazla kullanılmasının ise yeraltı sularına verdiği zarar gayet açıktır,
zaten sınırlı ve sıkıntılı olan yeraltı su rezervimiz bu manada risk altındadır
ve bu riskin oluşması halinde de telafisi mümkün değildir. Haydi mümkün
değildir demeyelim ama oldukça güç ve pahalı sonuçlar doğurur. Uzmanların
yaptığı araştırma ve yazdıkları raporlara bakılma lütfu gösterilirse eğer, görülecek
ki, ilaç kullanımı da bir o kadar tehlikeli sonuçlara gebedir, normal tarım ve
çime göre 6 kat daha fazla ilaçlama yapılması kaçınılmazdır. Diğer taraftan;
yine yaklaşık 1.000 dönümlük bir golf sahasının su ihtiyacı da yaklaşık yıllık
1.000.000 m3 (metreküp) olup neredeyse 15.000 kişilik bir kentin 1 yıllık su
ihtiyacına tekabül etmektedir. Saydığım bu 3 adet gerekçenin yanında sosyal
tarafları da şüphesiz vardır ve birazdan onlara da değineceğim. Ancak; bu
teknik izahlara rağmen hala “golf yatırımını” bir turistik ve ticari yatırım
olarak görür ve ısrar edersek eğer doğal kaynaklarımızın sürdürebilir olmasına
yönelik ettiğimiz kelamların ya manasını bilmediğimiz anlaşılır ya da takiye’ye
devam durumudur. Bugün dünyada yaklaşık 60.000.000 (altmış milyon) golf
oyuncusu olduğu ve bunun yaklaşık 40.000.000’nunun (kırk milyon) da ABD de
olduğu düşünülür ise gerek ülkemize gerekse de ilçemize gelen ABD’li turist
sayısını söylemeye bile gerek yoktur herhalde. Yani dünyada dünya nüfusunun %1’inin
Golf ile ilgili olduğu bunun da %66’sının ABD’de olmasının, mesafe ve tercihler
açısından nasıl turistik katkı sunacağı da takdire şayandır. Ayrıca ülkemize
gelen ABD’li turistlerin bir istatistik değer olarak sunulmasının bize faydası
olamayacağını da nerede ise tamamının “Kruvaziyer
turisti” olmasından bilmekteyiz. Geriye kalan ise zaten bizi az tercih eden
kuzey Avrupa ülkeleri turistleridir. Ayrıca; diğerleri de Çeşme’ye golf oynamaya
neden gelmeliler acaba?
Golf;
Dünyadaki kabulü ile mutlu azınlığın sporudur, aaa tercihiniz mutlu azınlık
spor yapsın ise eğer, golf doğru yatırımdır ama yaygın kitleler hatta geliri
çok düşük olanlar bile yapsın diyorsanız zinhar yanlış ve hatta bu manada bile zararlı
bir yatırımdır… Bırakın bu bireysel sporların altyapılarını hazırlamayı, bırakın
bireysel spor yatırımlarını, ülkemizin ihtiyacı “sosyal” olmanın gereği olarak
kitle sporlarıdır, destekleyin kitle sporlarını lütfen… Valla illaki yapacağız
diye bir inada da sahipseniz bari doğal çim yerine sentetik ya da suni çim
yapın…
Haa
bir de istihdam yaratılacak gibi kelamlar edilirse de bu işi hiç bilmeyenlerin
konuştuğu söyleyebilirim, çünkü personel istihdamı açısından bir hayli cimri
bir organizasyondur, golf yatırımı… 1600 – 1700 dönüm araziye yaklaşık 600-700
dönüm çim bölge gerekir, böyle bir tesiste de maksimum 25 bilemediniz 30
personel çalışır. Gerisi laf-ı güzaf… Ben görevimi yaptım, kendimce bildiğim
doğruları yazdım. Söz, yetki ve karar sahiplerinindir. O zaman da benim ki laf
ola beri gele…