Adı;
Adel ve Wolf sözlerinin bir özeti sayılacak ve eski Almancada "asil kurt" anlamına gelen, yakın çevresi ve akrabaları
arasında da kısaca "Adi" biçiminde
olan Adolf Hitler, 1919 senesinde Almanya İşçi Partisine (DAP) üye olarak politikaya
girdikten sonra da uzunca bir süre "wolf"
kod adı ile ayn-ı müsemmadır. 1919 da politikaya başlar, 1921'de de, 1 sene
önce Almanya İşçi Partisinin (DAP) Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisine
(NSDAP) dönüşmesiyle ortaya çıkan yeni partiye genel başkan oluvermişti. Her şeye
rağmen Almanya'daki meri yasalara göre, politikada gelebileceği yer buraya
kadardı, yani Avusturya vatandaşı olması nedeniyle 1925 ile 1932 arasında bu
statüsü değişmediği ve de kendisini adeta görünmez bir el olarak arkasından
iteleyerek yükselmesini sağlayan güce rüştünü de ispat etmesi gerekiyordu. Bu
arada kendisini büyük bir dikkat, özen ve önemle izleyen görünmez elin
sahipleri, hemen tarihte pek çok benzerine rastlanacak bir hile-i şeriyye ile,
tüm nazilerin başbuğu sayılan Rudolf Von Sebotterdorff tarafından kurulan ve politik
arenada bir hayli de etkili olan Alman milliyetçi "Thule Cemiyeti" vasıtasıyla, dönemin İçişleri Bakanı ki,
kendisi de Thule Cemiyeti üyesidir, devreye sokularak, önce devlet memuru
bilahare de Almanya vatandaşlığına geçirilmiştir. Artık muhteremin önündeki
engel kaldırılmış ve kapitalizmin buhranlı döneminin ruhuna uygun olarak ta zapt-u rapt düzeninin önü iyice açılmıştır.
Artık 1933 teki seçimlerden, her türlü hile, hurda ve desise ile murada erişecektir,
görünmez elin sahipleri (aslında görünen ve de gayet iyi bilinen)... 1933'te
Şansölye olarak hükümet başkanlığına, 1934'te de Almanya Cumhurbaşkanlığını
devralarak, Cumhurbaşkanlığını "Führer"
adı ile maruf ve meşhur hale dönüştürmüştür. Führer Adolf Hitler, görünmez elin
çıkarlarının korunması, geliştirilmesi ve sorunlarının çözülmesi adına ve
uğruna, artık tek başına, "Ein
Volk, ein Reich, ein Führer" (tek millet, tek devlet, tek lider) gazı
gereğince, tüm dünyayı kaplayan ve egemenlerinin 1. dünya savaşı ile çözemediği
sorunlarının dayatmasıyla ortaya çıkan "büyük
buhran" adlı kapitalizmin bunalımı muvacehesinde, karizmatik bir dil
ile yapılan propaganda, görünüşte geniş alt ve orta tabaka katmanlarına aslında
görünmez elin sahipleri egemenlere, yalan ve dolana dayanan, yer yer milliyetçilik,
yer yer sosyalizm sosu, yer yer anti-semitizm, yer yer anti-komünizm, yer yer
anti-kapitalizm yaklaşımı ile her şeye karşı, her şeye yandaş görünen kokteyl
bir politika ile yol alıyordu artık. Yaratılan güçlü ve totaliter görünümlü bu
faşist yapının tüm dünyanın başına nasıl belalar ördüğünü hemen hemen herkes layığı
ile bilmektedir, konu üstüne fazlaca da kelama lüzum yoktur sanırım. Asıl
konumuzun eksenini, bu eli kanlı diktatörün kısa sürede politika basamaklarını
hızlı biçimde çıkarak, yaşanılan ekonomik buhranlarına çare bulacaktır umudu
ile destekleyen ve perde arkasında her türlü fırıldağı çeviren, müesses
nizamlarının uğruna batırmayacakları dünya olmayan egemenler ve onların bugün
tüm dünyayı kasıp kavuran markalarıdır. Gerçi; cici ve görece demokratik
uygulamalardan faide ütemeyip, müesses nizamın sırlarını atıp ta, aslına rücu
etmesi ile, zapt-u rapt düzeniyle sorunlar kısa sürede çözülür muradı ile faşistlerin
Almanya’da nasıl iktidara gelebildiği konusu, bundan kimlerin sorumlu olduğunu,
faşistlerin iktidara getirilişinin gerekçeleri ve hangi dönemlerde kendilerine
tekrar ihtiyaç duyulacağı ve dünyanın neresinde zuhur edeceği konusu, dün
olduğu gibi bugünde insanlığın önünde görmesi gereken en önemli problemlerden
birisi olarak durmakta ve gözüne batmaktadır adeta.
Hayata
ilgisi olup ta, yakından takip edenlerin kolayca bilebileceği üzere; söz konusu
"ekonomik buhran" olunca,
politikanın soslarının çok çeşitli ve farklılık arz etse bile, ihtiyaca binaen hiç
çekinilmeden kullanılıyor olmasının kaçınılmazlığı yeterince açık olup, zamanın
ruhuna ve coğrafyanın gereğine uygun olarak sadece parti ve lider seçimleri
değişiklik gösterebiliyor. Bilindiği üzere, Almanya büyük sermayesinin önde
gelenleri, Thyssen, Krupp, Bayer, Bosch ve Siemens gibiler olup, Faşist Hitler
politikalarının da belirleyicileri olmuşlardır ancak sakın bunlarla sınırlı
kalındığı sanılmasın, bugün insanlarımızın büyük hayranlıkla kullandığı, Hugo
Boss, BMW, İKEA, Coca Cola, Renault, Ford, Standart Oil v.b. gibilerde
kaçınılmaz ve tarihsel misyonları gereği olarak bu kervanın içindedirler. Bu
şirketlerin bugün artık büyük birer dünya devi olduğu gerçeği ile bir
değerlendirme yapıldığında, Hitler ve benzerlerinin nasıl birer misyon sahibi
oldukları son derece sarihtir. Örneğin, Faşist Hitler hükümetinin, "Yüksek Ekonomik Konsey"
oluşumu bu açıdan anlamlı ve önemlidir, incelenirse konunun ne kadar da basit
ve yalın eklemlemelere tekabül ettiği görülür. Önümüzdeki yazılarda bu büyük
şirketler bazında yazılar yazmayı planlıyorum.
Yazımı
yine Neyzen Tevfik'in durumu ve aynı zamanda misyonumuzu iyi tanımlayan bir
beyiti ile nihayetlendiriyorum.
Bay
Hitler yaralandı, dediler.
Menhus
yıldız çabuk doğar dulunur;Sen köpeğe kuduz de geçiver,
Nasıl olsa bir öldüren bulunur.