
Türkçe
Etimoloji sözlüğü "Nişanyan
Sözlüğüne" göre de; Çingene sözcüğü, eski Türkçede, "fakir, yoksul, miskin" anlamında
kullanılmış, ancak yazılı olarak ta ilk kez 1378 tarihinde Yunancada
kullanıldığı görülmüş ve Türkçeye de Yunancadan geçtiği tahmin edilmektedir. Eski
Türkçede de ilk defa, 1465 tarihinde kullanılmış olduğunu da buradan
anlamaktayız. Diğer taraftan, Türkiye'de halen Muğla civarında Cingen, Adana civarında
Cono, İzmir civarında Roman, Edirne ve Kırklareli civarında Şopar, Kırşehir civarında
Cingan, Diyarbakır civarında Mıtrap, Hatay ve Maraş civarında Abdal diye adlandırıldıkları
bilinmektedir.
Almanya'da
iktidarı ele geçiren faşistler (nasyonel sosyalistler-naziler), derhal 1926
tarihli yasayı geliştirerek, Roman ve Sintileri de, tıpkı Yahudiler gibi, çoluk
çocuk demeden, ari olmayan aşağı ırktan oldukları gerekçesiyle Macaristan,
Polonya ve Çekoslovakya’daki, başta Auschwitz olmak üzere Dachau’da,
Flossenbürg’da ve diğer yerlerdeki toplama (konsantrasyon-Nazi) kamplarında, Sintiler
ve Romanlar tarafından "porjmos" (parçalanmak) diye adlandırılan büyük
bir soykırıma tabi tuttular. Nazilerin,
iktidara gelince "Irksal Temizlik
ve Araştırma Merkezi" adı altında bir devlet kurumu oluşturularak,
soykırıma hazırlandıkları dönemde, Sinti ve Romanlar kitlesel olarak kayıt
altına alınarak, ırksal bilirkişi raporları gereğince, bazı kaynaklarda
800.000'e kadar vardırılan, ancak Berlin'de, hemen Bundestag (Almanya Federal
Meclisi) yakınında "Memorial to the
Sinti and Roma murdered under National Socialism" adlı alanda
düzenlenen anıttaki 500.000 Sinti ve Roman, gerek tıbbi araştırmalar adı
altında canlı canlı katledilmiş gerekse de topluca katledilmişlerdir. Faşizm;
her dönemde, her zeminde ve her şart altında gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir.

Peki;
konu Almanya açısından sadece Nazilerin sırtına yüklenerek kapatılabilir mi,
zinhar, asla ve kat'a, yukarıda da değindiğim üzere, soykırım fikri 1926
yılında Nazi öncesi dönemde planlamaya başlanır, taa 1970'li yıllara kadar
devam edecek, tıpkı 1926 tarihli "Çingene Yasası" gibi, 1953 yılında
içerik daha da sofistike hale getirilerek "Göçerler" yasası mucibince
benzer davranışlar gösterilmiştir.
Geçenlerde,
bir seyahat esnasında; akşam arkadaşlarımızla Yunanistan'ın Kavala kentinde bir
meyhanede "uzo" içerken yanımıza 12 yaş civarında esmer, son derece
bakımlı bir çocuk gelerek, sattığı güllerden satın almamızı, hem de çok düzgün
bir Türkçe ile söyleyince, Türkçeyi bu kadar düzgün nereden öğrendiğini sorunca,
"ben Çingeneyim" dedi,
benim ise "ben de Çingeneyim ama Yunanca bilmiyorum" demem, oturduğum
arkadaşlarım dışında kimse tarafından duyulmadı anladığım kadarı ile...
