Çeşme
güzellikleri ve sorunları ile dolu dolu yeni bir yaz ve tatil dönemi geçirmekte,
bir kısım zevat yaşanılan olumsuzlukları ve sorunları muarızlıklarına binaen
ellerini ovuşturarak siyasi ikbal beklentilerine katık ederek izlemekte,
muhatapları ise neden bu kabil vakalar yaşanırın makul ve mantıklı izahını
yapmakla meşgul, tam canım yurdumun meşrebine uygun pozisyon… Ama yaz tatili
boyunca ve de özellikle 9 günlük bayram tatili süresince muhtemelen tüm tatil
kentleri aynı sıkıntıları yaşamıştır, evvelemirde de çöp ve kirlilik en önemli
sıkıntı idi bana göre, burada, orada ve şurada… Tatile gelmiş, tamam yer
bulamamış, tamam pahalı olduğu için çadırda ya da benzeri tentelere sığınmış
olabilirsiniz, yediniz içtiniz, bu yediğiniz içtiğiniz şeyleri satın alırken
size verilen poşetleri neden biriktirirsiniz, doldurun çöplerinizi içlerine,
her yerde hatta en ücra köşede bile size en fazla 100 mt. mesafede kolayca bulabileceğiniz
çöp bidon ya da konteynerlerine atsanıza, olmaz, sevmez canım yurdumun insanı
yürümeyi hemencecik bulunduğu yere bırakıverir, sonra da durumdan şikayetçi de
olabilir üstüne… Tam sevsinler durumu vallahi… Bu sefer neye tanıklık etti bu
gözler, inanılır gibi değil, yemiş içmiş boşaltmış kavanozu ve içerisine de bir güzel defi hacetini yapıp yol
kenarında, kaldırım üstüne tam bir sanat eseri paketlemiş edası ile bırakmış,
bu kadar da olmaz artık dedirten cinsten, tam tamına bıraktığı yerin bir
tarafında 50 mt de, diğer tarafında ben diyeyim 50 siz deyin 75 mt de, hem de
irilerinden ikişer adet konteyner var… Ancak canım yurdum insanı kirletmekte
sınır tanımıyor…
Mutat
sabah yürüyüşlerinden birinde gözüme çarpan, pet su şişeleri ile teneke kutu
boşlarını toplarken Çeşme Belediye temizlik işlerinden olduğunu tahmin ettiğim
2 genç ama son derece nazik kişinin bulunduğu resmi araç yanımda durdu, özür
dileyerek elimdeki kutulardan oluşan çöpleri almak istediler ve boş şişeleri
sanki kendileri atmış da suçüstü yakalanmışçasına, özürleri karşısında
duygulandım ama bir taraftan daha fazla çalışmaları gerektiğini ifade ederek, diğer
taraftan ise aptalların çok olduğu yerde kirlenmenin çok olacağını ama inşallah
kirlenmenin bu tarzının dışına çıkılmaz umudumu tekrarlamış idim, çünkü çevre
kirliliğinin çözümü zor ama mümkün, oysa ruh kirliliği öyle mi, ruhu kirli
insanların doğayı da kirletmekte çok mahir olduklarını ve bunun önüne geçmenin
de nerede ise imkansız olacağını eklemiştim… Onlarda bizim gözlediğimiz
olayları bir kez daha kısaca tekrarlayıp, tekrar tekrar özür dileyerek
ayrıldılar yanımdan. Manzara şu idi, maalesef, arabası ile geçen muhteremler,
kolasını içtikleri boş kutularını, suyunu içtikleri boş pet şişeleri herhangi
bir beis görmediklerinden olsa gerek, hiç çekinmeden, utanmadan ve arlanmadan
kuruldukları araçlarının açık pencerelerinden yola savurmaktadırlar. Bir de
ahlak ve etik yoksunu bu kabil zavallıların doktora yapmış “öfkelileri” var ki, bunlar tüm öfkelerini içini içip, dışı cam boş
bira ve şarap şişelerini büyük bir öfke ile kaldırımlara çarpıp kırmaktan
müthiş zevk alıyorlar belli ki… Öfkeli çocuklar nitelemesi, hatta onlara göz
yumulmasının dolaylı sonuçları arabalardan şişeleri kırmak üzere fırlatmak
şeklinde tezahür ediyor maalesef… Öfkeli çocuklar ve onlara hoşgörü ile bakan
büyükler döneminin sonucudur, el hak… Sen bir avuç altın için dağları yıkarsan
oda şişeleri kolayca kırar atar, işte… Senin gözünde orası korunması gerekmeyen
çevre, bunun gözünde de burası korunması gerekmeyen çevre… Süperler ve Allah
selamet versin bu zavallılara… Hani kanaat önderlerinin, doğru olmasa da övünerek
sarf ettikleri, bir replik var ya, %99’u Müslüman olan Türkiye’nin, hani
Müslüman umdesi diye söylenilen “temizlik imandan gelir” sözünün gereği, nerde…
Ya bunlar Müslüman değil, ya temizlik imandan gelmiyor, ya da bunlar imansız,
vallahi pek bilemedim… Gerçi bu sözün asıl mekanlarının nerde ise tamamında
bulundum, Allah akıl ve fikir versin diyorum, öylesine kirletici durumdalar ki
inanılmaz, şükür ki ve şimdilik Petro dolar sayesinde bol miktarda ve neredeyse
karın tokluğuna çalıştırdıkları, Bangladeş, Pakistan, Filipin, Endonezya vs.
kökenli insanlar varda, durumları rahatlıyor… Gerçi bunun bir yaşam biçimi ve
kültür olduğu çok açık benim için, hiçbir biçimde din ile ilgili olduğunu
düşünmedim, tıpkı ustanın dediği gibi; “düşündüğün gibi yaşayamıyorsan, yaşadığın
gibi düşünürsün” ya, tam da öyle… Artık bir kez daha, yumurta mı tavuktan,
tavuk mu yumurtadan çıkar, sarmalı gibi, iman mı temizliği, temizlik mi imanı
getirir diye soralım da, adet yerini bulsun. Tam da bu baptan geçen yılki bir
gözlemimi, araya yerleştireyim. Karayolu ile Sırbistan’dan Hırvatistan’a
geçiyoruz, sıfır noktasının Sırbistan tarafı rezalet çöp yığını ta ki refüjlere
kadar, 1 mt sonra pırıl pırıl bir Hırvatistan bölümü, kirleten ya da temiz
tutan insanlar da çok muhtemel ki aynı insanlar, gel de çık işin içinden… Tıpkı
canım yurdumun, kural tanımaz insanlarının yaşamlarının Almancı boyutunda son
derece disiplinli bir şekilde kural tanır hale gelmesi… Nasıl izah edilir
bilemiyorum… Öncelikle temizliğe ve temizliğin gereğine inanmanız gerekir,
ancak bunu yaparsanız arınır ve temizlenirsiniz ve de işte o zaman “temizlik
imandan gelir” sözü zatıalileriniz için umde olur, şaha kalkar. Öyle kolay
oluyor değil mi, elin gavuruna “aaa taharet bile almıyorlar” diye çemkirmek,
hele sen bir bak kendine de, öyle su bulamıyorsan elini taşa toprağa sür
demekle sorun çözülmüyor… Aaaaa sürpriz mi, zinhar değil, sürpriz yok ne
ekersin ona biçersin atasözü yine gerçekleşmiştir diyerek bitirelim yazımızı…